Kuzey Kıbrıs’ta milletvekilliği seçimleri 5 yıllık süre dolmadan 23 Ocak’ta 1 yıl önceden yapılıyor.
2018 yılında yapılan seçimlerde, Meclise giren 6 siyasal parti arasında 2 büyük parti UBP (geleneksel sağ parti) ve CTP (geleneksel sol parti) hükümeti kurma görevi yetkisiyle 3 kez koalisyon hükümeti oluşturmuş ancak bunların hiçbiri Mecliste çoğunluğu uzun süre sağlayamamıştı.
Geleneksel sağ ve sol partiler son 15 yıldır Mecliste temsil edilmelerine rağmen gerçek bir değişim getirmediler ve insanların güvenini kazanamadılar. Acil olarak emekçilerin işçilerinin haklarını ve menfaatlerini koşulsuz olarak Meclis içinde ve dışında savunacak solda yeni bir oluşum gerekmektedir.
Seçimler pandeminin, ekonomik ve sosyal krizin ortasında gerçekleşiyor
Pandeminin yaratacağı sağlık sistemi üzerindeki talep nedeniyle sistemi çökmesin diye uygulanan sokağa çıkma yasakları, ekonominin birçok alanını geriye dönüşü imkansız zarara uğrattı. Özelikle turizm ve servis sektörüne dayanan ekonomi, otellerin kapanmasıyla domino taşı etkisi yarattı. Türkiye’den beklenen paranın tümü değil 1/3’ü geldi ve gelen bu para da ancak askerin giderlerinin belli bir kısmını karşılayacak kadardı.
Kuzey Kıbrıs’ta ekonominin tekrar açılması, Türkiye kaynaklı ekonomik kriz ve Türk Lirasının değer kaybettiği döneme denk geldi. Kuzey Kıbrıs’ta temel tüketim maddelerinde %30, gıda maddelerinde 58.2% fiyat artışı yaşandı, hatta, Türkiye’de de işçilerin maruz bırakıldığı enflasyona benzer rakamlarla son bir yıl içerisinde benzin fiyatlarının iki katına çıktı. Ancak Kıbrıs’ta durum daha vahim: Ekonomide büyük oranda Türk Lirası kullanılmakta, gerisi İngiliz Sterlini ve diğer döviz cinslerine dayanmaktadır. Kıbrıs’ta maaşı Türk Lirası ödenen bir işçinin giderleri; kirası, banka taksiti, okul ve araba taksitleri İngiliz Sterlini veya başka tür döviz cinsinden ödenmektedir. Daha da ötesi Türkiye’den üretilen ürünleri Kuzey Kıbrıs’a gönderen üreticiler Türkiye’deki devlet teşviklerinden yararlanmak için işlemlerini döviz üzerinden yapmayı tercih ettikleri için, bir ürünün Kuzey Kıbrıs’a varış fiyatı 3- 4 kat daha fazla olmaktadır.
Düzen partilerinin bu sorunlara hiçbir çözümleri yoktur
Kuzey Kıbrıs’taki işçilerin yüzleştikleri sorunlar ile ilgili egemen sınıfın ve düzenin partilerinin verecek bir cevaplarının veya çözüm planlarının olmadığını açıktır. Sorunlar, pandemi ve Türkiye kaynaklı ekonomik kriz ile büyümüş olabilir, ancak bu sorunlar KKTC kurulduğundan beri var olan yapısal sorunlardır, temelinde de KKTC’nin Türkiye’ye bağımlılığı yatar. Kuzey Kıbrıs’taki devletin kendi merkez bankası veya bütçesi üzerinde kontrolü yoktur. Her ne kadar da her yıl bütçe Mecliste oylanıyorsa da Türkiye’den gelecek finansal yardımın sürmesi ve KKTC devleti fonksiyonlarına devam etmesi için Türkiye ile imzalanan protokollerde belirlenen şartlara uyulması gerekir. Son 10 yılda bu protokollerle neoliberal politikalar dayatılmakta ve bu politikalar düzen partileri tarafından da uygulanmaktadır.
Boş vaatler
Düzen partilerinin vaadleri popülist ve büyüktür, ama boştur. Son 15 yılda UBP, CTP ve diğer 2 büyük partinin değişik kombinasyonlarla koalisyon kurup hükümete yer almasına rağmen işçiler lehine hiçbir olumlu gelişme olmaması bu partilerin bir değişim getirme ihtimali ile ilgili hayal kırıklığı yaratmıştır.
Son 4 yılda, hem UBP ve hem de CTP liderliğindeki koalisyon hükümetleri kurulmasına rağmen, hükümetteyken şimdi bu seçimlerde kullandıkları sosyal yardım sistemleri getirme vaatleri, fakirlik engelleyip refah getirme vaatlerini gerçekleştirme imkanları varken bu vaatleri gerçekleştirmediler.
UBP ve CTP arasındaki en büyük fark Kıbrıs sorununa yaklaşımları ile ilgilidir. UBP, özelikle Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi ve ardından da UBP kongresine müdahale etmesi ile Türkiye’nin talimatlarına uygun davranacaklarını ve iki devletli çözüm tezini savunacaklarını açıkça beyan etti. Bunun aksine CTP ve TDP (Toplumcu Demokrasi Partisi- sosyal demokrat parti) federal çözüm talep ediyorlar. Her ne kadar milletvekili seçimleri Kıbrıs sorunu ile ilgili barometre görevi görse bile, bir kesinlik teşkil etmez çünkü müzakereci Başbakan değil Cumhurbaşkanıdır.
CTP ve TDP bir önceki milletvekili seçimlerinden sonra oy kaybetmeye başladı. CTP oylarının %10’nu kaybetti. Bu kayıp, CTP seçmenin, partiyi 2018 öncesi UBP ile koalisyon yapmış olduğu için cezalandırma yöntemi olarak yorumlandı. Bir önceki seçimde CTP daha liberal bir pozisyon almaya başlamıştı bile, hatta, Ticaret Odası başkanı Fikri Toros’u milletvekili adayı gösterdi. 2018 seçimlerinde toplam sol parti oylarında ciddi bir düşüş yaşandı.
Seçimlerin boykot edilmesi çözüm mü?
Bu yılkı seçimleri radikal sol partilerden YKP (Yeni Kıbrıs Partisi ), BKP (Birleşik Kıbrıs Partisi) ve Federal Kıbrıs Hareketi boykot kararı aldılar.
Boykot kararını alan bileşenlerin argümanları; “Türkiye seçimlere müdahale ediyor, burası alt yönetimdir, işgal var, kim seçilirse seçilsin hiç bir şey fark etmeyecek, hiçbir parti halkı temsil etmiyor, federasyon için boykot, iki devlet tezine ve bölünmeye karşı boykot, uluslararası alanda Kıbrıs Türkünün sesini duyurmak için boykot, alternatif halk meclisleri oluşturmak gerekliliği” şeklinde kabaca sıralanabilir.
Türkiye tarafından Kuzey Kıbrıs’ın işgal edildiği doğrudur, Türkiye’nin seçimlere bir şekilde hep müdahale ettiği de doğrudur. KKTC’nin kuruluşundan beridir müdahale etmektedirler. KKTC kuruluşu da muhalefet partilerinin tehdit edilmesi sonucu oylanması ile kurulmuştur.
İşçilerin düzen partileri tarafından temsil edilmediği de doğrudur ve sürekli ihanete de uğruyorlar. Ancak işçileri temsil eden partilerin eksikliğini tespit edip sol güçleri inşa etmek ve işçileri temsil eden partiler oluşturmak solun görevidir. En son seçimlerde %2 oy alan BKP ve Lefkoşa Belediye Meclisinde yerel yönetim seçimlerinde aday olup seçilmiş üyesi olan YKP, ciddi bir güç oluşturmak için katkı koymalıdırlar.
İşçilerin haklarını ve menfaatlerini koşulsuz temsil edecek yeni bir oluşuma ihtiyacı var
Bugünün şartlarında böyle bir partinin ortaya çıkması ancak radikal solun ve sendikaların ortak cephe oluşturması ile mümkündür; yerel temsil heyetleri, iç demokrasi ve farklı gruplara karşı saygı prensiplerince örgütlenip neoliberal politikalara ve düzenin saldırılarına karşı ortak mücadele vermeli.
Bu yeni sol oluşum sadece muhalefet olmaktan çıkıp, ki zaten muhalefet gruplar (Sendikalar Platformu, Bu Memleket Bizim Platformu) mevcuttur, işçilerin hak ve menfaatlerini içeren bir programa sahip bir partiye dönüşmelidir. Seçimlerde, mecliste, sokakta ve her iş yerinde savunulacak bir programı olan bir partiye…
Yakın tarih göstermiştir ki, sendikalar ve radikal sol işbirliği içerisinde hareket ettiklerinde önemli zaferler kazanabilirler. 2013 yılında seçimlerde BKP, DKP (Devrimci Komünist Birlik) ve Baraka (Bağımsızlık Yolu Partisi öncesinde var olan oluşum) işbirliği yapmışlar ve %3.1 oy almışlardı. 2015 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde radikal sol ve sendikalar Akıncı’nın seçilmesinde büyük etkendiler. Türkiye’den dayatılan protokollere, özelleştirmelere koordinasyon ofislerine vb karşı dayanışma ve hareketlerden (Sendikalar Platformu, Bu Memleket Bizim Platformu) gördük ki sol ve sendikalar birlikte hareket ederlerse kazanabilirler.
Biz NEDA olarak inanıyoruz ki sadece kuzeyde değil tüm adada işçilerin hak ve menfaatlerini, ticari kar ve ulusal çıkar çatışmalarının üzerinde tutan sosyalist bir program altında, radikal sol ve sendikaların birleşik cephe oluşturması yeni bir sol oluşumu ve gerçek bir alternatifi yaratacaktır.
Bu seçimlerde boykot yerine işçilerin oylarını hak eden bir takım talepleri konusunda hemfikir olduğumuz bir parti var; Bağımsızlık Yolu. Her ne kadar başka güçlerle işbirliğine girmiş olmalarını tercih etsek de; işçilerini haklarını Mecliste koşulsuz savunuyor olmalarını, kapitalizm ve neoliberal politikalara karşı muhalefet ediyor olmalarını, özel sektörde sendikalaşma hakkını savunuyor olmalarını, ekonominin bağımsızlığı, eğitim ve sağlık hakkını savunmalarını onaylıyor ve destekliyoruz. Anket sonuçlarına göre %1’e yakın oy alacaklar ve dolayısıyla Meclise giremeyecekler. Ancak toplum içerisinde mücadele için alan yarattılar. Biz de bu çok olumlu sürecin bir parçası olmak istiyoruz: Sadece Kuzeyde değil tüm Kıbrıs’a işçiler için yeni bir partinin, yeni sol oluşumun inşası sürecinin.